FERNWEH.
Kendisi
Almanca bir sözcük olup kelime anlamı daha önce bulunmadığın, uzak yerleri özlemek.
Bu kelimeyle geç tanıştım, sizle de tanıştırmak istedim. Tek bir sözcük,
yüzlerce his.
Üzerinde
yaşadığınız dünyayı merak ettiğiniz
oluyor mu? Yedi kıta, beş okyanus, onlarca ülke, yüzlerce şehir, milyonlarca
insan.
Ben
meraktan ölüyorum. Ah bu merak duygusu yok mu? Her şey o merakla başladı.
Dünyayı çok merak ediyordum. Gitmek istiyordum. Daha önce gitmediğim şehirlerin
sokaklarında özgürce dolaşmak, kaybolmak, yeni kültürler öğrenmek, farklı
milletlerden arkadaşlar edinmek, adını bilmediğim şeyleri yiyip içmek ve daha
bir sürü şey. Başlarda her şey zor gibi göründü. Yapılması gerekenler belliydi:
pasaport çıkart – aileyi ikna et – para biriktir – yola çık. İşe en sevdiğim
kısımla başladım: HAYAL ETMEK. Evet, bu en sevdiğim kısım. Çünkü eğer hayal
edebiliyorsanız, gerçekleştirebilirseniz de. Size kendi hayallerimi
gerçekleştirme hikâyemden bahsetmek istiyorum.
Gitmek
istediğim pek çok ülke vardı. Yaşamak istediğim türlü türlü macera. Tabii ki
her şeye pembe gözlükle de bakmıyordum. Yaşayacağım aksilikler, kötü sürprizler
elbette olacaktı. Ama o kısım bile bana eğlenceli geliyordu, hayal ederken
gülümsüyordum. Aileme ‘’ ben yurt dışına çıkmak istiyorum, part- time işe girip
paramı biriktireceğim, size yük olmayacağım’’ dedim. Tamam dediler. Yaklaşık 10
ay boyunca garsonluk yaptım. Paramı biriktirdim.
Aslında
amacım ‘’interrail’’ yapmak idi. Interrail nedir, kısaca bahsedeyim. Çünkü birazdan
interrail hakkında bolca konuşacağım. Interrail, Avrupa kıtasında yer alan 30
ülkede geçerli olan ve süre çeşitliliği gösteren ekonomik bir tren bileti.
İstediğiniz tren biletini aldıktan sonra istediğiniz ülkeye gidip, istediğiniz
ülkede inip, başka bir ülkeye gidebiliyorsunuz. Bu süreçte nereye gideceğiniz,
nerede ineceğiniz, nerede kalacağınız, ne yiyeceğiniz vs. size kalmış.
Interrail sadece bir tren bileti. Yeme- içme ve barınma kısımlarını sizin
ayarlamanız gerekiyor. Rotanızı belirledikten sonra ucuz hostellerden erken
rezervasyon yapabilir veya couchsurfing olayından yararlanabilirsiniz.
Benim
hikayeme dönecek olursak, paramı biriktirdikten sonra gidecek kimseyi
bulamadım. Kız olduğum için ailem tek başına gitme, bir arkadaş bul dedi.
Bulamadığım için yavaş yavaş paramı harcamaya başladım. Interrail umutlarım
tükenmişti. Daha sonra yurt dışı turlarına bakmaya başladım. En azından ailemin
izin vereceği bir yoldu bu. Aylarca sürdürdüğüm yurt dışına gitme fikrimle
başlarının etiğini yediğim yakın arkadaşlarımdan Buket de tur fikrine sıcak
baktı ve biz Benelüks –Paris turuna gittik. Bir haftalık olan bu tur sırasıyla
Lüksemburg, Paris, Brüksel, Brugge, Amsterdam şehirlerini kapsıyordu. Yurt
dışına gidince – turla da olsa- heyecandan delirdim. Mümkün olduğunca ekstra turlardan
kaçınıp şehirlerde özgürce gezmeye çalıştım. Elimde harita Paris metrolarında
koşturdum. Disneyland’e gittim ve ‘’ölmeden önce yapılması gerekenler’’
listemde olan rollercoaster’a bindim. Harikaydı! Brugge şehrine aşık oldum,
kanallarında dolaştım, şehirde meşhur olan soslu midyelerden yedim. Masal gibi
bir şehir olduğunu söylemeliyim. En çok
gitmek istediğim şehir Amsterdam’dı. The Fault In Our Stars filminden çok
etkilenmiştim ve o filmden sonra Amsterdam aklımdan hiç çıkmadı. Ne şanslıydım
ki doğum günümü Amsterdam’da geçirdim. Hatta hayatımda gittiğim ilk starbucks
Amsterdam’dakiydi (evet doğru okudunuz).
Velhasıl ben gittiğim şehirlere doyamadım,
dönmek istemedim, döndüğümde ise bir haftalık bir turun bana göre olmadığını ve
interrail yapmam gerektiğini bir kere daha anladım! Turlarda paranızı
veriyorsunuz, uçak biletlerinizi, otellerinizi, şehir içi ulaşımınızı onlar
ayarlıyor. Tam aileye güven veren bir şey. Evet güvenli, ama maceracı ruha
ters. Ben istediğim şehirde istediğim kadar kalmak, elimde harita bir yere
ulaşmaya çalışmak, kaybolmak, bir sokakta saatlerce oturmak ve herhangi bir yere
bağlı kalmadan doyasıya özgürlüğü hissetmek isteyenlerdenim.
Döndükten
sonra tecrübelenmiş ve daha da cesaretlenmiştim. En yakın arkadaşlarımdan Elif de
yurt dışına çıkmayı çok istiyordu ve onunla interrail planı yapmaya başladık.
Facebooktaki Interrail Türkiye grubuna üye olduğumuz için bizim gibi pek çok
insanın interrail yaptığını biliyorduk. Oradaki insanların tecrübelerini
okumak, sorular sormak ve bilgilenmek – bilgilendirmek açısından çok ideal bir
grup. Rotamızı belirlerken benim gittiğim şehirleri çıkarttık ve defalarca
şehir değiştirerek yaşadığımızı tatlı karasızlıklardan sonra Barselona – Nice
–Milano –Prag –Viyana- Budapeşte şehirlerinde karar kıldık. 15 gün içinde 5 gün kullanımı olan flexi
bileti satın aldık ve yola çıktık. Gitmeden hostel rezervasyonlarımızı
yapmıştım. Uçağa bindiğimizde hala inanamıyorduk. Aylarca hayaller kurduğumuz,
instagram sayfalarında birbirimizi etiketlediğimiz, burada bunu giyeriz, şunu
yeriz, onu içeriz gibi sohbetlerden sonra hayalleri gerçekleştirme zamanıydı!
Bu 15
günlük interrail maceramızda neler yaşadık neler… gülerek hatırlayacağımız bir
sürü mutlu anı biriktirdik. Sabahtan akşama kadar yürüdük, yorgunluktan
geberdik, Viyana ve Budapeşte’de metrolara kaçak bindik, tren garlarına koşa
koşa yetiştik, interrail yapan bir sürü kişiyle karşılaştık, arkadaşlar edindik,
Mcdonaldsta kahvaltı yaptık (üzülerek söylüyorum),uykusuz kaldık, Nice
saldırısından dolayı panikle rezervasyonumuzu iptal edip 4 tane tren
değiştirerek Milano’ya varmak için bir gün boyunca yolculuk yapmak zorunda
kaldık, İngilizce konuşmayan Fransızlardan bir kez daha nefret ettik, Viyana’da
gecenin bir yarısı çok susayınca gittiğimiz dükkandan su diye soda alıp içerken
sövdük, Budapeşte’de hayatımızda ilk kez yılan sevdik! Birbirimize hep destek
olduk ve bir kez bile tartışmadık. İyi ki onunla yola çıkmışım dedim.
Döndüğümüzde
birbirimize sorduğumuz ilk şey, bir dahakine nereye gidiyoruz? Sorusuydu. Bu
işe bulaşmıştık artık. Instagram’da birbirimizi etiketlediğimiz
fotoğraflardaki o ülkelere gitmiştik,
sevinçten çığlık çığlığa birbirimize sarılmıştık, beraber kurduğumuz hayalleri,
beraber gerçekleştirmiştik. Ve bu sadece başlangıç olacaktı.
Seyahatlerim
sırasında yaşadığım şeyleri az biraz anlattım ama seyahat etmenin, ülkeleri
keşfetmenin, gecenin bir vakti yatağımda
oturmuş müzik dinlerken hayalini kurduğum şeyleri gerçekleştirmiş olmanın
verdiği hisleri anlatmam mümkün değil.
Yatağınıza uzanın, gözlerinizi kapatın,
kendinizi düşünün. Ne yapmak istiyorum sorusunu sorun kendinize. Eğer bu
sorunun cevabını biliyorsanız, ne yapmanız gerektiğini de biliyorsunuz.
Ne yalan
söyleyeyim hayat benim için sabah erken kalkıp işe gitmek, akşam eve yorgun ve
mutsuz gelmek olsun istemiyorum. Ev ya da araba kredisine girmek istemiyorum.
Dünyayı gezerken Honduras’ın Utila Adası’na yerleşen Reiner’in de söylediği
gibi; daha fazla şey satın almak için hayatımı berbat etmek istemiyorum. Benim
için hayat hep aynı kapıya çıkıyor: Dünya’ya.
Norveç’in
kuzey ışıkları, Tayland’ın tropikal adaları, Mısır’ın piramitleri, Amazon’un
Yağmur Ormanları, Endonezya’nın maymunları, Ekvador’daki ekvator çizgisi, Küba’nın
renkli arabaları, Arjantin’in dans dolu sokakları, İtalya’nın tarihi kokusu ve
daha fazlası… Ben bunlar için yaşıyorum.
Elif’le
şimdiki hayalimiz Kuzey Işıkları’nı görmeye gitmek. Bir kumbara aldım ve seneye
kadar öyle böyle birikir diye umuyorum. Parayı hiçbir zaman bahane edenlerden
olmadım. Siz de olmayın. Param yok diye sızlanmayın. Çalışın, biriktirin,
gidin. Sözlerimi belki de hayatınızı değiştirmesini umduğum bir soruyla
bitireceğim.
BUGÜN
HAYALLERİN İÇİN NE YAPTIN?
Yazar: İlay Kara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder