Öne Çıkan Yayın

Theory of Quantum

Quantum theory is the theoretical basis of modern physics that explains the nature and behavior of matter and energy on the atomic and s...

1 Tem 2017

Methodology Notes

1)      “Generative Transformational Theory” Chomsky’nin insanın dil yetisiyle doğduğunu ve dil üretkenliğini savunan teorisidir. “Cognitive Theory” öğrenmede ve dil ediniminde bilişsel düşüncelere odaklanır. “Humanism” duyguları da ön plana alan psikolojik bakış açısı olup öğrenim ve öğretim sürecinde öğrencilerin öncelikle birey olduklarını, fiziksel ve duygusal ihtiyaçları olduğunu kabul eder. “Constructivism” bilginin eski bilginin üstüne çevrenin de etkisiyle inşa edildiğini savunan öğrenme teorisidir. Hymes’ın “communicative” teorisinin içerdiği communicative competence, strategic, discourse, socio-linguistic ve linguistic competenceslardan oluşur.
     2)      “Positive reinforcement”, istenilen davranışın ödülle yaptırılmasıdır. “Negative reinforcement” istenilen davranışın negatif bir pekiştireçle yaptırılmasıdır. “Negative punishment” istenmeyen davranışın istenmeyen şekilde azaltılmasıdır.”Positive punishment” istenmeyen davranışın, uyarıcının ortamdan çekilerek azaltılmasıdır.
           3)      “Approach” dil öğretiminde bir anlayışı temel alan en genel terim olup dile, dil öğretimi ve öğrenimine olan teorik inanışlar ve varsayımlardır. “Technique” metotların sınıftaki uygulamalarıdır. “Method” yaklaşıma göre şekillenen ve tekniklerle ortaya koyulan; öğretmen, öğrenci, materyal rolünü prescribe eden ve syllabus türünü ortaya koyan öğretim yöntemidir. “Task” içinde iletişimsel ve etkileşimsel amaçlar güden görevlerdir. “Activity” iletişimsel olması şart olmayan öğretim amacı güden küçük etkinliklerdir.
    4)      “Cooperative Learning” yardımlaşmaya dayalı grup çalışmalarıyla sosyal öğrenmeyi destekleyen yöntemdir. “Community Language Learning” kaygı seviyesini azaltmaya çalışan, öğretmenin danışman olduğu çevirinin izin verildiği hünamist bir yöntemdir. “Communicative Language Teaching” iletişim becerilerinin geliştirilmesini, otantik dil kullanımını destekleyen yöntemdir. “The Oral Approach” öncesinde gelen Direct Method’a karşı konuşma becerisini öne çıkaran ama drilleriyle davranışçı yaklaşımı benimsemiş bir yöntemdir. “Natural Approach”  Krashen’ın acquisition-learning, input, affective filter, monitör, ve natural order hipotezlerini kapsayan ve ikinci dil öğretiminin çocukların anadillerini edindiği şekilde olmasını ve doğal bir ortam sağlanarak gerçekleştirilmesi gerektiğini savunan yaklaşımdır.
        5)      “Intrapersonal” kişinin kendini bilmesine ve bireysel çalışmalarda daha etkili olmasını öngören zeka türüdür. Interpersonal” daha çok grup çalışmasına yatkın olan cooperative/collaborative learninge uygundur. 
6)      “Prezi, wikis, blogs, ve Wordle” Web 2.0 araçlardır. Mail ise web 1.0 araçtır.
     7)      “Participatory approach”da dil öğrencilerin ihtiyaçlarına göre seçtiği günlük konular aracılığıyla öğrenciyi sürece dahil ederek öğrenilir, önceden dizayn edilmiş bir syllabus yoktur.
    8)      “Acquisition” doğal, öğretim gerçekleşmeden subconscious bir biçimde dil edinimi ve “Learning” öğretme ortamında, planlı conscious bir şekilde dil öğrenimini, “Natural Order” dil ediniminde dil yapılarının bellirli, doğal bir sırayla edinildiğini, “Affective Filter” kaygı azalırsa öğrenmenin kolaylaşacağını, “Input” girdinin anlamlı ve her zaman öğrencilerin mevcut dil seviyelerinin bir üstünde verilmesini, “Monitor” öğrenmeyi kontrol eden bir sistemi, konuşmanın kurallar tarafından kontrol edildiğini ifade eder.
9)      “TPR” innate-bio programı (anadil ediniminde olduğu gibi doğal bir şekilde olması) ve öğrenim süresinin başında öğrencileri konuşmaya zorlamamayı barındırır. Ek olarak natüralisttir, beynin iki hemisferini de linguistic input ve physical movements ile aktif eder. “Suggestopedia” ortamın öğrenciye göre hazırlanarak borak müzikler eşliğinde öğrenmeyi kolaylaştırma yöntemidir. “The Whole Language Approach” otantik materyaller ile gerçek dil kullanımını, sosyal pratiği ve dilin 4 becerisinin bütün olarak sunulmasını savunan yöntemdir.
   10)   “Communicative Competence” iletişimsel becerileri, “Discourse Competence”  bağlantıları ve tutarlı konuşmaları, “Linguistic Competence” dilbilimsel kural, sözcük, yazım kuralları ve sesletim bilgisini, “Socio-Linguistic Competence” ise pragmatic kullanımı yani kibar, resmi, vs dil kullanım becerilerini, “Strategic Competence” ise dilbilgisi ve sözcük eksikliği durumlarında iletişimin devamını sağlamak amacıyla kullanılan çeviri, kaçınma, tekrar etme gibi stratejilerini içerir.
   11)   Doğduğundan itibaren teknolojinin gelişmiş araçlarıyla sürekli etkileşimde olan bireyler “digital native” olarak adlandırılırken sonradan etkileşimde olan bireyler “digital immigrant” olarak tanımlanır. Teknolojiyi kullanarak bilgiye ulaşma becerisine ise “digital literacy” olarak adlandırılır.
   12)   Dil öğretiminde pronounciation öğretiminde, anadil konuşurları gibi aksanlı konuşmayı öğretmektir ve temel amaç iletişim sırasında doğru sesletim ile anlaşılabilir bir şekilde konuşmaktır. Bunun ismi “intelligibility” dir. “Negotiation of Meaning”  konuşma sırasında konuşurların karşılıklı anlamayı sağlamalarıdır. “Accentedness” ise konuşma sırasında dinleyicinin, ikinci dil konuşurunun sesletim şeklinden ne kadar uzaklaştığını gösteren terimdir.
     13)   “Micro-skills” dilin yazma kurallarını (spelling, punctuation, grammar,  ve vocabulary) bir araya getirerek cümle üretmesidir ve paraphrase, cohesion deviceların kullanımı da micro-skilss’e girer. “Macro-skills” ile discourse organisation ve supporting ideasları kapsar.
     14)    The “Denotation meaning” of a word is its explicit definition as listed in a dictionary. Let’s use the word home as an example. The denotative or literal meaning of home is a place where one lives; a residence.The “Connotative meaning” of home is a place of security, comfort, and family. When Dorothy in The Wizard of Oz says, “There’s no place like home,” she’s not referring to its denotation, but the emotions “home” evokes for her and most people. “Deceptive Transparency”ise Türkçedeki sempatik kelimesi ile sympathy kelimesi arasındaki benzerlik sebebiyle anlamca aynı olduğu düşünülür .
15)   “Dip” ve “Personal solicit” öğrencinin kendisinin konuşmak için gönüllü olması durumudur. “Direct nomination” ise  öğretmenin konuşacak kişiyi kendisi seçmesidir. “One by one” ise öğrencilerin soruya sırayla cevap vermesidir.
   16)  Çıktı odaklı syllabus türleri “product/synthetic” (lexical, notional and functional), süreç odaklı türler ise “process-oriented/analytic” (Task-based, skill-based, topic/theme-based) olarak adlandırılır.
17)  “The linear format” doğrusal bir sıralamaya sahiptir ve bölümler arası ilişki yoktur. Bir ünite bitirilmeden ve oradakli konular bitirilmeden diğerine geçilmez çünkü basitten zora doğru bir sıralama mevcuttur. “The modular format” best fits the situational context and maximize the flexibility. “The matrix” format en esnek olandır çünkü farklı kısımlardan ihtiyaca uygun olanlar o anki ihtiyaca göre seçilir. “The cyclical” format da ise daha önceki bir konuda geçen konularla sistematik olarak diğer ünitelerde daha zor haliyle tekrar karşılaşılır ve bölümlerle ilişki içinde gider. “The story-line” format is basically a narrative. The issue of maintaining coherence in a syllabus built on notions and functions. Yani diyor ki tek bir karakter üzerinden tüm konuyu işle.

     18)  “Test” is an instrument or systematic procedure for measuring a sample of behavior by posing a set of questions in a uniform manner. Because a test is a form of assessment. “Measurement” is the process of applying a test or any other devices to measure various characteristics. Measurement is a broader concept than test.Assessment” is part of evaluation because it is concerned with the student and with what the student does. “Evaluation” includes the whole course or program, and information is collected from many sources, including the learner. While assessment is related to the learner and his or her achievements, testing is part of assessment, and it measures learner achievement.

26 Haz 2017

Human Brain and Acquisition Notes

A)    Human Brain
Human brain has two cerebral hemisphere. Corpus Callosum provides communication between the two hemispheres.  Right hemisphere governs  the movements of the left hand side of the body and left hemisphere governs the right hand side. Such functioning of the brain is called contralateral brain function. Language is laterized.

Brocas’s Area (anterior speech cortex)
: Front Part of Left Hemisphere.
·         Speech Loss
·         Agrammatic Speech
·         Filled with lots of pauses
·         Absence of function words  such as prepositions and inflectional morphemes

Wernicke’s Area (posterior speech cortex)
: Back Part of Left Hemisphere.
·         Lexical items are used incorrectly
·         Nonfluent aphasia
·         Can find it difficult to find the word that are being looked for
Jargon Aphasia: Patiens replace words with either nonsense words or use other words that are either semantically or phonologically similar to that they believe they are using.
Conduction Aphesia: is the result of damage to articulate fasciculus, which is the name given to the nerves connecting Broca’s and Wernicke’s Area. It is hard to repeat what they hear.

B)    Language Acquisition

Behaviorism: Imitation + reinforcement, habit formation
Cognitivism: LAD, innate ability, human mind
Constructivism: ZPD, I+1, social environment
Connectionism: Through activation of neurons, we learn the language, there is not any principles or parameters in human brain innately.
As Behaviorism falls short of explaining such patterns in child language, Chomskey’s Universal Grammar (UG), Language Acquisition Device (LAD) and Generative Grammar were sought to be used to explain some patterns.

Universal Grammar
1)      Principles: are the universal, invariant design features of all human languages.
2)      Parameters: constrain the limited possibilities for variation allowed. A parameter can have two or more values, and particular languages make different choices among the values allowed.

 Generative Grammer
 Is a grammar (or set of rules) that indicates the structure and interpretation of sentences which native speakers of a language accept as belonging to the language. A generative grammar is a theory of competence: a model of the psychological system of unconscious knowledge that underlies a speaker's ability to produce and interpret utterances in a language.

C)    Developmental Stages
Babling: ma-ma-ma-ma.
One word: single words consisting of gimme(give me).
Multiple words: At around 18 months, babies can produce multiple words.
Telegraphic Speech: Anne atta parka?
Overextension: Dog refers to  a number of animals.
Underextension: Using the Word “fish” to refer to gold fish only.
Spoonerism: puinea gig instead of guinea pig(deney faresi,kobay).

Acquisition of Negation and Questions
Stage 1: No walk
Stage 2: Don’t walk
Stage 3: He don’t walk, Can I go?
Stage 4:  Why teddy bear can’t go outside?

D)    Language Learning Motivation
Integrative: You want to learn.
Instrumental: You want to be a teacher or being promoted at work place.

Extrinsically motivated learners, learn not because learning itself is beneficial in being more compenent and enjoyable but because learning bring rewards, such as praise, grades, better test results, a better job.
Intrinsically motivated learners, learn just because learning itself is enjoyable.

12 Haz 2017

Linguistic Notes

Human Languages

Creativity of linguistic knowledge is that we can produce and understand completely new utterances and express and understand entirely new concepts.
It is called productivity that human languages enable theri speakers to produce and infinite number of sentences.
The fact that human language is organized at two levels or layers simultaneously is called duality.
The process a language is passed from one generation to the next is called  cultural transmission.
Animal communication entails communicationof a number of stimuli, but lacks certain aspects of human language. Aniaml language does not involve reflecting or analysing their own communication, a property of human language known as reflexivity.
-Prperties of human languages include productivity, reflexivity, displacement, arbitrariness, recursion duality and cultural transmission.-
Animals do not communicateawhat happened to them last year by the boutique on the corner of X Street, but about here and now. However, human can talk abour distant places or events, even gossip. This ability is called displacement.
Lack of a direct relationship between signs and the objects they refer to shows that human language is arbitrary and it is called arbitrariness.
Small units combine to form larger ones. I.e. sounds form morphemes, morphemes combine to make words and words make sentences. It is called discreetness.
All human Languages have nouns and verbs. The linguistic rules that are shared by all human languages are called language universals.
Language Acquisition Device (LAD) is our mental ability that we are born with to be coded with language specific data.
-The LAD ide, proposed by Chomskey, is also called innateness hypothesis.-

Linguistic competence and lisnguistic performance
The language knowledge speakers of a language have is called linguistic competence. Linguistic competence is the sum of all the language knowledge. It means and includes the knowlledge of sound systems, meanings Word formation and syntactic structures that speakers of a language have. Linguistic performence, on the other hand, is the actual use of this knowledgeat a specific instance.

Descriptive Grammar and Prescriptive Grammar Performance
Prescriptive Grammar is the approach that Languages should follow a set of rules for ‘corect’ use of that language. Prescriptive approach advocates for certain rules and uses of a language and regars any other use improper. Descriptive approach, on the other hand, aims to describe how a languages Works in order to Express different meanings.
I ain’t buying nothing à Acoording to prescriptive approach, this is an ungrammatical use of English  as it does not follow the rule on double negation although it is commonly used among some English speakers and follows rules of its own.
You was late last night à Descriptive grammer explains how and to what purpose this structure is used.

Evolution of Language
The Divine Source Theory is that it’s God’s gift to humans.
Bow-wow Theory is that early humans developed language by imitating sounds they hear in the nature, onomatopoeic sounds like meow.
Pooh-pooh Theory is that early humans produced sounds when they were experiencing strong emotions like pain.
Yo-he-yo Theory is that it is formed when they needed to interact with each other in order to collectively work.

Artificial Languages
Some Languages have been created by humans without an actual speech community. The creator of an artifical language propose an entire grammer, with phones morphemes, syntax and lexicon. Esperanto is the most famous example of artifical languages. Esperanto did not have any speakers that shaped and changed the language, but was devised by one person.

Phonetics
Phonetics is the study of speech sound. Phonetics has three branches; articulatory, acoustic and auditory phonetics. Articulatory phonetics studies how speech sounds are produced while auditory phonetics studies how they are perceived and acoustic phonetics studies the sound waves upon being produced by speech organs.
Bilabials: are the sounds that are produced using both lips.[p] , [b] , [m] , [w]
Labiodentals: are those sounds produced using upper teeth and lower lip. [f] , [v]
Dentals: are those produced by placing the tongue either between upper and lower teeth or by placing the tip of tongue at the back of the upper teeth. [
θ] , [ð]
Alveolars: are produced by touching the alveolar ridge with the front of the tongue.These sounds are
[t] , [d] , [s] , [z] , [n] , [l] , [r]
Palatals: are produced with tongue and hard palate are called palatals ans these sounds are [tʃ] , [ʃ] , [ʒ] , [dʒ] , [j]
Velars: are produced with the back of the tongue and vellum, soft palate. These are [k] , [g] , [ŋ]
Glottals: are produced through the use of tongue when the space between the vocal cords, glotts, is open. These are [h]  and stop with [?]
,
English Sounds According to manner of articulation
Stops: are produced by stopping the air and then releasing it suddenly. These are [p] , [b] , [t] , [d] , [k] , [g].
Fricatives: are produced by hindering the air and letting air go through friction. These are [f] , [v] , [s] , [z] , [3] ,[θ] , [ð] , [ʃ]
Affiricates: are produced by stopping the air initially then letting air go through friction. These are
Nasals: are produced by raising the velum thereby stopping the air from going through the nasal cavity. These are [m] , [n] , [ ŋ]
Liquids: are produced by letting the air flow through the sides of the tongue. These are [l] , [r].
Glides: are produced with the tongue moving in the process of production of these sounds. They are [w] , [j].
Vowels : All vowels are typically voiced. Producing vowels, glottis is open and tongue position influences the sound to be produced.

Phonology
Phonology is the study of sound patterns in a language.
One concept that we need to know studying sound patterns is phonemes. Phonemes are individual sounds which would change the meaning of a Word when replaced.
Phonemes are the broader category of these sounds while phones are actual productions in speech. In other words, while /i/ is a phoneme, [i] in seed and seen are are two phones as they are slightly different from each other.
Allophones à /si:d/ about nazalization.
The vowel in a syllable is called a nucleus, while the preceding consonant is called onset and the following consonant is called coda.
Assimilation: When the two sounds are produced in sequence and one becomes more like or th same as the other one. I.e. good boy à gubboi
Elision: is omitting a sound in speech to make speaking more efficient. I.e.
You and me
à juenmi
Linking: when two words are combined.(Türkçe’deki ulama) I.e. That’s enough
à

Semantics 
Semantics is the study of meaning.
Componential Analysis: Mother is an adult female human, so are aunt and woman. What is it that makes their meaning different can be seen by looking at their semantic features throgh componentinal analysis. As an example, mother is a mamber of parent but aunt is not.
Homonyms or Homophones : The words pronounced the same but have different meanings. I.e. flour and flower.
Homographs: thw words spelled the same with different meanings. I.e. bear (animal) ,
bear (to carry)
Polysemy: book
à actual meaning is boddy of written work to be read by a large auidence.
Metonomy: Turkish Government as Ankara.
Reversive: like x unlike
Hyponymy: pepper is a subgroup of the group vegetable.This relationship between a group and its subgroups. Pepper, courgette and leek are hyponyms of vegetable, while vegetable is the superordinate of papers. Subgroups of a superordinate are called cohyponyms.

Semantic Roles
In a sentence, the noun phrase that does the action is called the agent. The entity that is affected by the action is called the theme. Other semantic roles include location, source, goal and instrument.
If, instead of an action, there is a perception or state, the noun phrase that does the ‘doing’ is an experiencer instead of an agent.

Morphology
Study of the morphemes is defined as a Morphology.  A morpheme is the smallest meaningful unit in the grammar of a language.For example, Unladylike ; consists of three morphemes and four syllables. à un- 'not', lady '(well behaved) female adult human', -like 'having the characteristics of'.
Morphemes that  are words themselves are called free morpheme.(lady, like ..) Bound morphemes, on the other hand, can be attached to the end of a free morpheme. These are called suffixes (like). Bound morphemes can precede other morphemes (un) and are called prefixes.
Reduplication: is repeating one morpheme and attaching the duplicate as a prefix, suffix or an infix. (ex. yepyengi)
Portmanteu: mixing two morphemes to form another. ‘Smog’ from smoke and fog.


A stem is the root or roots of a word, together with any derivational affixes, to which inflectional affixes are added.
The verbs tie and untie are both stems.
There are two different types of morphemes:
1)Derivational Morphemes: are those that change the meaning or the grammatical category of the stem. (teach—teacher)
2) Inflectional Morphemes: are those that tell us about the grammatical function of a word.
Back Formation: Escalate, for example is created by removing -or from the Escelator. This is called.
Clipping: The element of reduction that is noticeable in blending is even more apperent in the process described as clipping. (gasoline – gas)
-
Paul Grice suggested cooperative principle, that in a conversation we are expected to fulfill four maxims: Maxim of Quantity: the speaker’s contribution in a  conversation should be” as informative as required”. In other words, contribution should not include more information than required or less.
 Maxim of  Quality: the speaker should say only things that he believes to be true. By the help of this maxim , the hearers trust the speaker. Maxim of Relevance: the speaker should be relevant.
 Maxim of Manner: the speaker should be clear,brief and olderly. As an example,Q: How was your day?A:oh, it was… Look the bus is late as usual, I don’t know it was Ok.Neither Clear , Nor orderly.


-
Convergence: When a speaker changes the style he uses to decrease social distance.
Divergence: When the stlye is changed to increase the social distance.
___________________________________________________________________________

Zaman içerisinde testlerden notlar da eklenecektir.

28 Şub 2017

Tüketim Kültürünün Kahve İle Oluşturduğu Yeni Alan: 3. Nesil Kahveciler



 Geçmişten Günümüze Kahve
  
     Kahve yaşadığımız toplumda kökenleri oldukça eskiye dayanan bir kültürdür. 1517 Osmanlı İmparatorluğu döneminde Yemen valisi Özdemir Paşa’nın Yemen’den getirdiği kahve çekirdeklerini Kanuni Sultan Süleyman’a sunması ile kahve ilk kez saraya girer. Kısa sürede itibar edinir saray görevlerine “Kahvecibaşı” adında bir rütbe dahi eklenir. (Kahvenin Hikayesi, Coffeemania). Kahve bu şekilde Osmanlı’dan günümüze kadar gelmiş, hayatımızın önemli bir parçası ve günlük rutinimiz olmayı başarmıştır. Öyle ki toplumumuz tarafından diğer içeceklere göre daha yüceleştirilmiştir. Yemeklerden, kahvaltılardan sonra tüketilmesi dışında özel günlerde (kız isteme merasimleri) gelen misafire, dostlara ve komşulara sunulan önemli bir içecektir. “Bir fincan kahvenin 40 yıl hatrı vardır” sözü de buna bir örnektir. Toplumumuzda gelen misafire verilen değeri göstermek için misafire kahve ikram edilir.
    
      Türkiye 2003 yılında Starbucks ile beraber yeni bir kahve kültürü ve yeni kahve alışkanlıklarıyla tanışır. Latteler, mochalar, macchiatolar bu dönemde hayatımıza girer. Upuzun kuyruklara, dar masalarla ve karton bardaklara rağmen insanlar kahveleri için Starbucks’ta saatlerce sırada beklerler. Bu kadar talep karşısında Starbucks her yıl onlarca şubesini Türkiye’nin farklı kentlerinde açtı. Zamanla rakiplerini geçerek (Gloria Jeans, Caribou, Tchibiou vb.) Türkiye’de büyük bir pazara sahip olan bu ikinci nesil akım Türk insanının kahve kültürünü de değiştirmiş gibi gözüküyor. Şimdilerde büyük şehirlerde “Starbucks Reserve” adında açtıkları yeni konsept kahvecilerinin açılma nedenlerinin ise yaklaşık 2-3 senedir İstanbul’da başlayıp diğer şehirlerde de hızla açılan 3.nesil kahvecilerle olan rekabetten dolayı olduğunu mağzaların konseptlerinden anlayabiliriz.

3. Nesil Kahveciler kimlerdir?
   
     3. nesil kahve kavramı nam-ı değer 3rd wave coffee shoplar ilk defa Trish Rothgeb adındaki Amerikalı bir kadın barista tarafından 2002’de yazılan “The Flamekeeper” adlı bir makalede kullanılmıştır. Bu akımı nitelikli kahvecilik diye özetleyebiliriz. Yani kahvenin mikro kavurma ile kavrulup, kavrulan kahvenin yetkin kişilerce hazırlanıp tüketiciye sunduğu yeni bir akım. Ayrıca bu akım tüketicinin kahve çekirdeğinin sahip olduğu aromaları , çekirdek tiplerini ve yetiştirildiği bölgeye kadar her türlü bilgiye ulaşabilmesini mümkün kılar. Tüketicinin (araştırma projemin anketine katılanlara göre) tanımıyla ise; “Sosyalleşme - Gençlik - Enerji -Müzik- Ahşap Masa - Dans - Swarm - Follow - Ağızda gevelenen yabancı kelimeler - karton bardak- loş ışık.” (Üniversite Öğrencisi, Kadın) , “Normal kafelerden farklı, diğer kahvelerden tarz. Entel dantel yerler.” (Üniversite Öğrencisi, Erkek) veya “Kesinlikle statü ifade ediyor, arkadaşlarımla gidiyorum.” (Üniversite Öğrencisi, Kadın) şeklinde algılar yaratan mekanlar. İçten tuğla duvarları, ahşap masaları ve sakallı-kaslı baristaları ile tüketicinin dikkatini çeken bu mekanlar toplumda oluşturdukları bu algı ile insanlarda bir takım aidiyet kavramlarını oluşturmayı  tetikliyor.

Türk Kahvesi’nde 3rd Wave’e

       Rosenau, ‘Post-Modern birey, parçalanmış bir kimliğe karşılık gelir’ der. Kendi temelsizliği üzerine temellendirilen bu özne, ayrık bir kişiliğe ve parçalanmış kimliğe sahip bir “persona” dır. Postmodern özne, paradoksal bir anlam içinde, hem özgürdür hem de özgür değildir: Özgürdür, çünkü olumsal güçler öbeği tarafından belirlenmiş ve biçimlendirilmiştir; özgür değildir, çünkü Adorno’nun söylediği gibi “kendini ‘Ben’ olarak ortaya koyan şey gerçekte bir ön yargıdır.” (Baudrillard, Consumer Society, 1997).
   
      Tüketim kültürü tarafından varedilen bu eyleyen özne; tükettiğinin kendisine bir prestij kazandırdığına inanır. Kendini diğerlerinden ayırdığını düşündüğü bu eylem sayesinde tüketim toplumunun bir parçası olur. Sosyal ilişkilerden uzaklaşan bu birey metasal ilişkiye yönelir. Sahip olduğu sosyal ve  kültürel sermaye yerine satın aldığı malları ve hizmetleri sergileyerek toplumda var olmayı ister. 
     
      Toplum tarafından kabul görebilme, sosyal çevrede varolma isteği ve popüler bir kimlik oluşturmak isteyen birey tüketim kültürünün dayatmalarına isteyerek ve severek maruz kalır. Bu post-modern tüketici anında tatmin isteyen, anlık mutluluk peşinde koşan ve sorgulamadan tüketen birey her şeyde olduğu gibi kahve tüketiminde de aynı tavrı sergiler. Kahveyi gündelik ihtiyaçları gibi görüp hızla tüketmeye başlarlar.  Sabah kahve içmeden uyanamayan, raporunu kahvesiz yazamayan veya dersi kahvesiz dinleyemeyen bireyin fizyolojik olarak ihtiyacı olmayan kahveyi ihtiyacıymış  gibi görüp, tüketimlerini bu yöne kaydırmaları tamamen tüketim kültürünün oluşturdğu bir algıdır. Gerçek ihtiyaçlar ile sahte ihtiyaçlar arasındaki ayrımın ortadan kalktığı tüketim toplumunda birey, tüketim mallarını satın almanın ve bunları sergilemenin toplumsal bir ayrıcalık ve prestij getirdiğine inanır (Baudrillard, Consumer Society, 1997).
  
        Yaklaşık son 3 senedir ülkemizde hızla popüler olan bu akımın, küçücük dükkanlara rağmen dolup taşması ve bununla beraber kahve festivallerinin bir anda ortaya çıkmasıyla insanların bu konudaki algılarını öğrenmek istedim. Yaptığım araştırmada insanların gerçekten kahve sevip, öğrenmeye açık olan bu akım için mi bu nitelikli kahvecileri tercih ettiklerini yoksa tamamen çevresel faktörler ve aidiyet için mi gittiklerini merak ederek anket sorularımı bu çerçevede oluşturdum. Araştırmamı İzmir’in 3 farklı semtinde 10 farklı 3.nesil kahvecide rastgele örneklem alma ile 77 kişi ile görüşerek, anket yaptım. Katılımcılara sormuş olduğum soruları onların bu akım hakkındaki algı ve tutumlarını öğrenmeye yönelik hazırladım.
   
    Sorularımın arasındaki; “3.nesil kahvecilerden haberdar mısınız?” sorusuna herhangi bir 3. Nesil kahvecide oturan 19 kişi hayır cevabını verdi. Bu kişiler arasında sıklıkla 3.nesili tercih edenler de var. Geri kalan 58 kişi net ve doğru bilgilere sahip olmasalar da 3. Nesil kahveci adını duyduklarını onayladılar. (bkz. Grafik 1)

Grafik 1: Katılımcıların 3. Nesil Kahvecilerden haberdar olmaları
      Bir diğer soruda ise niçin bu kahvecileri tercih ettiklerini sordum. 47 kişi atmosferinden dolayı bu mekanları tercih ettiklerini söyledi. 12 kişi ise bu kahvecilere hem kahve sevdikleri hem de mekanın atmosferini beğendikleri için tercih ettiklerini belirttiler. (bkz. Grafik 2)  Mekanın duvarları, masaları, müzikleri hatta fincanları bazı insanlara kahveden daha çekici geliyor. Açık uçlu bu soruya verilen bazı cevaplar şöyle;
-Daha butik olduğu için, kahve güzel, fincan güzel. Daha estetik ve daha spesifik. Müzikleri de güzel.
-Güzel müzik ile kaliteli çevre.

- 3. Nesil kahvenin ne olduğunu şuan öğrendim, mekanı sevdiğim için gidiyorum.

-Sosyalleşme amaçlı mekanlar.

Grafik 2: Katılımcıların 3. Nesil kahvecileri tercih etme nedenleri

      Dünyada çapında 2. en çok ticareti yapılan ürün olan kahve her zaman tüketim kültürünün tüketiciye sunduğu önemli bir metadır. Mcdonaldlaşmadan* uzaklaşmış olan bu yeni butik akım öğrenmeye ve öğretmeye açık olup tüketiciye daha deneyimsel tadlar sunar. Bireysel damak tadına hitap eden ve standartlaşmış kahvelerden uzak bu akım farklı kahve çekirdekleri ve ilkel demleme yöntemleriyle insanları makina kahvesinden uzaklaştırıp ve yeni yöntemler sayesinde bireylerin dikkatini kendi üzerlerine çekmişlerdir. Çok yeni olmasına rağmen dolup taşması bu kahvecilerin gerçekten de amaçlarına ulaştıklarının kanıtıdır. Fakat bu yeni akım Türklerin kahve kültüründen de oldukça uzaktır. Yüzyıllardır süre gelen Türk kahvesinin tek bir demleme yöntemiyle günümüze kadar gelmiş olması insanları alışkanlıklarından çok da uzaklaşamamasına neden olmuştur. Katılımcıların çoğunluğu evlerinde sadece Türk kahvesi tüketen ve gittikleri 3. nesil kahvecilerde ise alışkın oldukları tadları arayıp, yeni tadlara pek de açık olmadıklarını göstermişlerdir. Aslında bu durum gösteriyor ki, alışkanlıklarından uzaklaşamayan insanlar farklı konsept ve farklı bir atmosfer aramakta. Yani istiyorlar ki alışkanlıkları değişmesin aynı zamanda moda olan farklı ortamın içinde de kendilerini sergileyebilsinler. 3.nesil ile gerçekten ilgili olan katılımcılar ise evlerine farklı kahve çekirdekleri alıp,  kahvelerini kendi damak tadlarına göre çektiklerini ve demlediklerini söylediler. Fakat deneysel yeni nesille ilgili olan kişilerin sayısı diğerlerine oranla daha az. Bu mekanları atmosferinden dolayı tercih edenler katılımcıların %60’ını oluşturmaktadır, bu katılımcılar sosyal çevrelerinin 3. Nesil kahveciler tercih etmesinden dolayı geldiklerini belirttiler. Kısacası kabul görme isteğinden kaynaklanan bu durum Bourdieu’un habitus kavramına bir atıfta bulunur. Habitus en temelde, dışsal toplumsal yapıların içselleştirilmesiyle ortaya çıkar. Herhangi bir çevre veya toplumsal formasyon içindeki varlık koşulları pratiği biçimlendiren habitus’u üretir. Pratikler habitus tarafından biçimlendirildiği gibi nesnel yapıları da yeniden üretirler. (Bourdieu, 1992) Kısacası evinde kültürel mirasına dayanan Türk kahvesini tüketen birey, sosyal çevresinde varolmak için gittiği bu mekanlarda tüketiğinin dışında tüketilmesi istenileni tükettiğinde bu habitusta aidiyet oluşturduğunu düşünür.  Sosyal çevresinden aldığı bu eylemleri birey zamanla içselleştirir ve bu eylemlere devam eder. Aynen 3.nesil kahve akımından habersiz olan ve bu akımı öğrenmeye merakı olmasa da  sosyal çevresi ile uyumunu bozmak istemeyen insanlar gibi.

                                                                                                  Yazar: Ekin Dorak
                                                                         --

*McDonaldlaşma: G.Ritzer’in McDonald’s restoranlarını referans alarak, küreselleşen toplumu yorumlamak için dört temel prensipten oluşturduğu sosyolojik konsept.

                                                                         --                         

                                      Bu makale yazarın izniyle blog sitesinde paylaşılmıştır .
Telif haklarına sahiptir ve tüm hakları gizlidir. İzinsiz kullanılamaz ve çoğaltılamaz. .